Eğitim İş Balıkesir Şubesi

DEVRİM YASALARININ YIL DÖNÜMÜNDE DERSİMİZ LAİKLİK OLACAK!

Sendika Haberleri

DEVRİM YASALARININ YIL DÖNÜMÜNDE DERSİMİZ LAİKLİK OLACAK!

Bugün, millet olarak en büyük gururlarımızdan birinin yıldönümüdür. Çünkü 98 yıl önce bugün, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde bu toprakların insanlarının tebaa olmaktan millet olmaya geçişinde çok büyük bir eşik atlanmıştır. 3 Mart 1924'te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat ile ülkedeki eğitim kurumları tek elde toplanmış, Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılmasıyla modern hukukun önü açılmış ve Halifeliğin kaldırılmasıyla da laik devlet mekanizması için en gerekli adımlardan biri atılmıştır.
Henüz gencecik bir Cumhuriyet iken bu devrimlerle Avrupa ülkelerine parmak ısırtan ülkemizin, neredeyse yüz yıl sonra çok daha geri bir noktaya itilmiş olması ise bugünü aynı zamanda yürek sızlatan bir yıl dönümü haline getirmiştir.
Her sene yaptığımız gibi bu sene de Eğitim-İş olarak Devrim Yasaları ile elde edilen büyük kazanımlardan AKP iktidarı döneminde nasıl vazgeçildiğinin altını çizmeyi bir vatan borcu sayıyoruz:
•    Halifenin, her şeyi yapma kudretine sahip kılındığı, hikmetinden sual olunmadığı halifelik sistemi kaldırılarak yerine inşa edilen demokrasi, bugün çok ağır yaralar almış durumdadır. Bugün ülkemiz, yine tek bir kişinin ne isterse yapabileceği bir ülke haline getirilmiştir. Tıpkı halifelik döneminde olduğu gibi, yöneticiler tarafından yalanlara dini kılıflar bulunmakta, usulsüzlüklere itiraz eden yurttaşlar hemen dinsizlikle suçlanmaktadır. Ne yazık ki Halifelik döneminde olduğu gibi, bugün devletin laik ve tarafsız olmakla yükümlü olan kurumları, dini açıklamalar yapmakta, her biri adeta fetvalar yayınlamaktadır. Medyadaki yandaş yazarların defalarca "halifeliğe kavuştuğumuzu" yazmaları ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın birçok kez "halifeliğin sorumluluğunu taşıyoruz" ifadesini kullanması, bu acı tespitimizi defaten ispatlamıştır.
•    Devrim yasalarıyla Şer’iyye ve Evkâf Vekâleti ile Erkan-ı Harbiyei Umumiye'nin kaldırılmasıyla, yani din ve devlet işlerini ayırıp ordunun din ile yönetilmesine son verilmesiyle elde edilen kazanımlarımız da büyük ölçüde elimizden alınmıştır. "Çağdaş Türk ordusu” yerine "İslam'ın son ordusu" vurgularına sarılanlar, orduyu tekrar din ile ilişkilendirmiştir. Askerin namaz kıldığı pozların özellikle servis edilmesi, siperden başka hiçbir yerde eğilmemesi gereken bazı rütbeli askerlerin tarikat şeyhleri önünde el pençe divan durması, askeri mülakatlara dernek maskesi takmış tarikat örgütlenmelerinin dahil edilmesi, laikliğe vurgusuyla bilinen komutanların kumpaslara, terfi gasplarına uğraması ordunun yapısına yapılan derin müdahaleleri görünür kılmıştır. Özündeki harç, her daim vatan sevgisi olan ordumuz, kimliğini yöneticilerden değil, tarihinden alsa da laik Türkiye Cumhuriyeti'nin teminatı olan çağdaş ordumuzun böyle tariflenmesi kahredicidir.
•    Bilindiği üzere Devrim Yasaları, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitime dair düşleri için de önemli bir basamak olmuştur. Eğitim ve Öğretim Birliği Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle Osmanlı’daki medrese ve okul ikiliği ortadan kaldırılmış ve eğitim, homojenleştirilip çağdaşlaştırılarak Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştı. Laik eğitim için milat olan bu milli kalkınma, bugün iktidar tarafından bertaraf edilmiş durumdadır. Dernek/vakıf maskesi takmış tarikatlar MEB’in protokolleriyle eğitimde cirit atmaktadır. İmam hatipler hortlatılmış ve tüm başarısızlıklarına rağmen devletin tüm imkanları onlar için seferber edilmiştir. İktidar yurt açmayarak, eğitimdeki sınav basamaklarına yetecek eğitimi devlet okullarında vermeyerek dolaylı olarak tarikat yurt ve etüt merkezlerini beslemektedir. 
Yani 98 yıl önce Türkiye'yi çağdaş bir ülkeye dönüştüren Devrim Yasaları, son 20 yılda "karşı devrim" hamleleriyle tırpanlanmış, ülkemiz bu anlamda yüz yıl öncesine itilmiştir. Kuşkusuz gericilerin devrim yasalarını hedef almasının altında bu yasaların laikliğin taşıyıcı sütunları olması yatmaktadır. Çünkü LAİKLİK ÖZGÜRLÜKTÜR. LAİKLİK MEDENİYETTİR. LAİKLİK İNSANCA BİR TOPLUMSAL YAŞAMIN HAMMADESİDİR.
Ancak karşı devrimciler bilsin ki pes etmiyoruz!
Devrim yasaları bir fikirdir ve fikirler ölmez! Başöğretmen’in eğitim neferleri olarak o fikri, bereketli topraklara özenle tohum eken sabırlı eller gibi ekmeye, çoğaltmaya devam edeceğiz!
İlan ediyoruz: Eğitim-İşli öğretmenler olarak, 3 Mart Perşembe günü, derse girdiğimiz her sınıfta ilk dersimiz laiklik olacak. Laikliği, devrim yasalarını ve o yasalara tekrar kavuşmanın önemini öğrencilerimize anlatacağız! Onlara 98 yıl önceden gelen bilge bir sesle sesleneceğiz: “Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak yaşamın şartıdır!”

İlkokul ders planları

Ortaokul ders planları

Lise ders planı

Pankartlar

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

ÖĞRETMEN BİTERSE, GELECEK BİTER!

ÖĞRETMEN BİTERSE, GELECEK BİTER!

 

Bizler, Cumhuriyet aydınlanmasının ve onun önderi Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ve devrimlerinin yılmaz savunucusu eğitimcileriz. Bizler geleceğin mimarlarıyız. Bizler öğretmenleriz.

Ve ne acıdır ki bugün burada mesleğimizin itibarını, emeğimizin onurunu korumak için bulunuyoruz.

Çünkü 20 yıldır öğretmenliğe sistematik olarak itibar suikasti düzenleyenler, haklarını gasp edenler; bu kez hakaret niteliğindeki sözde meslek kanunuyla en büyük saldırıyı yapmaya girişmişlerdir.

Öğretmene danışılmaya bile lütfedilmeden, kuytu köşelerde yandaş sendikadan olur alınarak, Saray’dan inme biçimde hayatımıza sokulan Öğretmenlik Meslek Kanunu, bizlerin sorunlarını iyileştirmek bir yana dursun; omzumuzdaki yükleri ağırlaştıracak ve mesleğimizi itibarsızlaştıracaktır.

İktidar, torba yasalardan da aşina olduğumuz bir taktikle, bu meslek kanununda da en büyük felaketleri en parlak paketlerle sarmalama yöntemine gitmiştir. Öğretmene müjde olarak sunulan meslek kanununun aslında ne olduğunu sendikamız ilk günden beri en gür şekilde anlatmıştır:

  • Bu kanun hukuksuzdur. Çünkü öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğunun altını çizen ilgili yasalarla çelişmektedir. Hukuksuzdur çünkü her öğretmen uzmandır ve uzmanlık belgesi de diplomasıdır. Hukuksuzdur çünkü hayata geçerse eşit işe eşit ücret ilkesi okullarda tamamen tarihe karışacaktır. Hukuksuzdur çünkü, hukukun temel ilkeleri gereğince kazanılmış haklar geri alınamaz. Nasıl bir gecede mühendislere artık teknikersiniz denemiyorsa, öğretmenlere de artık uzman değilsiniz denemez!
  • Bu kanun adaletsizdir. Kanun zaten sözleşmeli, ücretli, kadrolu diye kategorize edilerek sömürülen öğretmenleri bu kez de uzman öğretmen, başöğretmen diye bölmeyi hedeflemektedir.
  • Bu kanun tehlikelidir çünkü tahribatı sadece öğretmenlere değil tüm eğitim sistemine yönelik olacaktır. Öğrenciler ve veliler dahi, hangi unvana sahip öğretmenlerin sınıfında eğitim gördüğüne göre ayrışacaktır. Buradan suni bir rekabet ve muhtemeldir ki tıpkı bağış adı altında toplanan kayıt paraları gibi, illegal bir ekonomi doğacaktır.
  • Bu kanun hadsizdir çünkü her şeyden önce bu ülkenin bir tane Başöğretmeni olduğu ve bizim muradımızın da O Başöğretmen’in unvanını paylaşmak değil O’nun mirasına sahip çıkmak olduğu gerçeğini hiçe saymaktadır. Hadsizdir çünkü daha eğitimci bile değilken Milli Eğitim Bakanı olmayı kabul etmiş, en yakın kadrolarına tahsili alakasız insanları atamış bir zatın, öğretmenin “yeterliliğine” dair ahkam kesmesi kabul edilemez. Kanunun dayattığı bu sınavların adında “yeterlilik” kelimesinin kullanılması bile öğretmene üsten bakışın bir göstergesidir. Bu kanun hadsizdir çünkü Başöğretmen Atatürk’ün gelecek nesilleri emanet edecek kadar güvendiği öğretmenlerin yeterlilik adı altında ezberlerini ölçmeye çalışmaktadır.

Oysa öğretmenlerin yeni unvanlara değil, insanlık onuruna yaraşır bir ücretle çalışmaya, liyakatsizce atanan yöneticilerin mobbinglerinden ve keyfi soruşturmalarından kurtulmaya, Anayasal bir hak olan güvenceli istihdama erişmeye, uydurulmuş kriterlere değil kıdeme göre ücret artışı almaya, öğrencilerini iktidarın sırtını sıvazladığı tarikatların elinden almaya ihtiyacı vardır. Öğretmenin eve boynu bükük, sınıfa düşünceli bir şekilde girmemeye ihtiyacı vardır.

Milli Eğitim Bakanı’nın itiraf ettiği üzere, yandaş sendikanın “sınavsız olmasın” diye akıl verdiği bu meslek kanununa karşı sendikamız ilk günden beri itirazı en güçlü örgütleyen adres olmuştur.

Tüm eğitim sendikalara çağrı yaptık, Meclis’te kanun görüşülürken “öğretmene parmak sallanmayacağını” en net biçimde anlattık, MEB’in telefonlarını, maillerini raporlarımızla kilitledik, defalarca basın açıklaması yaptık; şimdi bu kanun hala durmuyorsa bilinsin ki biz de durmuyoruz:

  • Bugün itibariyle Türkiye genelinde tüm şube ve temsilciliklerimize “Öğretmene saygı” yazılı pankartlarımızı astık. Pankartlarımız bu utanç tablosu ortadan kalkıncaya dek asılı kalacak.
  • 1 Eylül’de, sendikal olarak tarihi önderimiz olan Fakir Baykurt’un Burdur Yeşilova’daki köyünde, sendikamızın onun adına yaptırdığı rölyefin önünde, Genel Başkanımız, MYK üyelerimiz ve çevre illerdeki şube ve temsilciliklerinin katılımıyla düzenleyeceğimiz kitlesel basın açıklamamızla mücadelemize hız vereceğiz. Daha kanun ilk gündeme geldiği gün yaktığımız mücadele ateşini büyüteceğiz! Mücadele önderimiz Fakir Baykurt’un dediği gibi yalvarmayıp ders verecek, genel başkanımızın dediği gibi öğretmene parmak sallanmayacağını göstereceğiz!
  • 2 Eylül’de İzmir’de, 3 Eylül’de İstanbul’da, 5 Eylül’de Samsun’da, 7 Eylül’de Diyarbakır’da yine Genel Başkanımız ve MYK ile çevre illerdeki şube ve temsilciliklerimizin katılımıyla kitlesel eylemler düzenleyeceğiz.
  • 9 Eylül’de kitlesel olarak Anıtkabir’e yürüyecek, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’e saygı ziyaretinde bulunacağız. Cumhuriyet kavramlarının içini boşaltma gayretindekilere, bu ülkenin sadece bir tane Başöğretmeni olduğunu göstereceğiz!
  • Yine 9 Eylül’de Milli Eğitim Bakanlığı önünde kitlesel bir basın açıklaması yapacak, hakaret niteliğindeki bu meslek kanununu kabul etmeyeceğimizi yüzlerine haykıracağız!
  • Çalışma alanımız olan okulları da mücadelemizin bir parçası haline getireceğiz. 5-9 Eylül arasında tüm üyelerimiz okullara “mesleğimiz onurumuzdur” yazan kokartlarla gidecek ve yine aynı tarihler arasında düzenlenecek olan öğretmenler kurul toplantılarında meslek kanununa karşı bir metin okunup tutanaklara geçirilecek. 12-16 Eylül arasında ise öğretmenlerimiz okullarına “Her öğretmen uzmandır” yazan kokartlarla gidecek.

Bilinsin ki mesleğimize hakaret, emeğimize saldırı niteliğindeki bu meslek kanunu geri çekilmedikçe ya da biz eğitim emekçilerinin talepleri doğrultusunda yeniden düzenlenmedikçe, mücadelemizin yoğunluğunu artırmaktan da üretimden gelen gücümüzü kullanmaktan da geri durmayacağız!

Öğretmene saygı, öğretmenliğe itibar istiyoruz ve alacağız!

Unutulmasın ki bu, sadece öğretmenlik için verilen bir mücadele değildir. Öğretmenin itibarlı olmadığı bir eğitim sisteminin itibarı olamaz. O yüzden çocuğu için itibarlı bir eğitim, ülkesi için itibarlı bir eğitim sistemi isteyen tüm yurttaşları truva atını aratmayan bu meslek kanununa karşı verdiğimiz mücadelemize desteğe davet ediyoruz.

Hayatımıza sokulan bu garabet, öğretmenlik meslek kanunu değil öğretmenlik mesleğini bitirme kanunudur. Öğretmen biterse gelecek biter!

                                                                                                                                 

 

DEVAMI

İstiklal Marşı bağımsızlığımızın en önemli simgelerindendir

Eğitim-İş Sendikası Balıkesir Şube Başkanı Serap Müjdeci Gökgün, İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ulusal marş olarak kabul edilişinin 101. yıldönümünü kutladı.

Eğitim-İş Sendikası Balıkesir Şube Başkanı Serap Müjdeci Gökgün, yayınladığı mesajla İstiklal Marşı’nın kabulünün yıldönümünü kutladı.

Türk ulusunun, varlığına ve bölünmez bütünlüğüne yönelen tehditlere karşı tarih önünde büyük bir sınav verdiğini, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlattığı Kurtuluş Savaşı’nı başarıya ulaştırdığını belirten Gökgün, “Atatürk önderliğinde yazılan bu destan, tarihin akışını değiştirmiş, ulusumuz için tutsaklığın bir yazgı olamayacağını dünyaya göstermiştir. Kurtuluş Savaşı’yla tutsaklığa boyun eğmeyen bir ulus yaratılırken, şair Mehmet Akif Ersoy, bağımsızlık savaşını, yurttaşlarımız için gurur kaynağı olan dizeleriyle ölümsüzleştirmiştir.

Mehmet Akif Ersoy, bağımsızlığımızın en önemli simgelerinden biri olan İstiklal Marşı’yla, toplumumuzu bir arada tutan değerleri ve özellikleri en iyi şekilde dile getirmiştir. Kurtuluş Savaşı’nı yürüten, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, 12 Mart 1921 gününde İstiklal Marşı’nı ulusal marş kabul ederek, yeni ve bağımsız Türk Devleti’nin kuruluşu yolunda önemli bir adım atmıştır.

Bugün hepimize düşen görev, geçmişte gösterilen çabaların anlam ve öneminin bilincine vararak, atalarımızın emaneti olan yurt topraklarına sahip çıkmak, Cumhuriyetimizi tüm kazanımlarıyla sonsuza dek korumak ve yaşatmaktır. İstiklâl Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ulusal marş olarak kabul edilişinin 101. yıldönümünde, başta Büyük Önderimiz Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’nın tüm kahramanlarını ve değerli şair Mehmet Akif Ersoy’u saygıyla anıyoruz” dedi. 

DEVAMI

Başkanımız

baskan
Serap Müjdeci Gökgün
Şube Başkanı

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • YİNE 1 MAYIS… ALANLARDAYIZ…
  • LAİK EĞİTİM ve EMEĞE SAYGI YÜRÜYÜŞÜMÜZE POLİS MÜDAHALESİ
  • Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü
  • Afişler

Videolar

  • EMEĞİMİZE, ALIN TERİMİZE, MESLEK ONURUMUZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN 29 ARALIK’TA GREVDEYİZ!
  • 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ FİLMİ