Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Balıkesir Şube Başkanı Serap Müjdeci Gökgün, HABERCİ’ye yaptığı açıklamada 2021-2022 eğitim öğretim yılının ilk yarıyılına ilişkin; “Eğitimde yaşanan yapısal sorunlar karşısında Milli Eğitim Bakanlığı’nın somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığı, eğitimde yaşanan ticarileşme ve özelleştirme uygulamalarının hız kesmeden devam edeceği görülmüştür” değerlendirmesini yaptı.
“PANDEMİ KONUSUNDA YETERLİ TEDBİR ALINMADI”
Gökgün, yüz yüze eğitimin okulları virüsün kuluçka alanı haline getirdiğini savundu. Eğitim alanında yıllardır yaşanan ve Covid-19 salgını birlikte daha da ağırlaşan sorunların damga vurduğu 2021-2022 eğitim ve öğretim döneminin ikinci yarısının başladığını anımsatan Gökgün, “6 Eylül 2021’de yüz yüze ve tam zamanlı olarak başlatılan 2021-2022 eğitim öğretim yılı eğitimi geleceğe taşımak bir yana dursun, yıllarca geriye götüren uygulamalara sahne olmuştur. Pandemiye ilişkin neredeyse hiçbir tedbir almadan yüz yüze eğitime geçen MEB, okullarımızı virüsün kuluçka alanı haline getirdi” değerlendirmesinde bulundu.
“SINIF MEVCUTLARI ARTTI”
Okulları ‘Maske-mesafe-hijyen’ tabelalarıyla donatıp, okullarda maske dağıtmaktan, mesafeleri kalabalığa engel olacak şekilde ayarlamaktan, hijyen malzemeleri temin etmekten aciz bir yönetimin, eksiklikleri yine okul yöneticilerinin, öğretmenlerin ve velilerin sırtına yüklediğini anlatan Gökgün, “Sınıflar seyreltilmemiş, derslik başına düşen öğrenci sayısı pandemiye uygun hale getirilmemiştir. Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri dersliklerde 4 metrekareye bir öğrenci düşmesi gerektiği yönündeyken, birçok okulda sınıf mevcutları 40-50 öğrenciye çıkmıştır. Derslerin ülke genelinde 30 dakikaya düşürülmesi gerekmekteyken 40 dakikalık ders süresinde ısrar edilmiştir” dedi.
“ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLERİN YERİNE ÜCRETLİ ÖĞRETMEN ÇALIŞTIRILIYOR”
Pandemiden önce açıkladığı raporlarla öğretmen açığı bulunduğunu itiraf eden MEB’nın bu koşullara rağmen yeterli öğretmen ataması yapmadığını savunan Gökgün, “2020-2021 eğitim öğretim yılı sonunda 38 bin öğretmen emekli oldu. Milli Eğitim Bakanlığı önce 20 bin ardından 15 bin ek atamayla emekli Öğretmenlerin yerini bile dolduramadı. En az 140 bin atama yapması gereken Milli Eğitim Bakanlığı ataması gereken 140 bin öğretmenin yerine ücretli öğretmen çalıştırmaktadır. Siyasi iktidar aynı zihniyetle yardımcı personel, hizmetli ve memur ataması yapmayıp okullarımızı bu alanlarda hizmetlerden eksik bırakmıştır. Taşeron işçilerle, İŞKUR üzerinden sağlanan geçici çalışanlarla bu hizmetler sağlanamamaktadır. İŞKUR’un gerekli personeli geç sağlanması nedeniyle okullar hijyen koşulları sağlanmadan açılmıştır” diye konuştu.
“BÜTÇE YETERSİZ”
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin salgın koşullarına rağmen 2022 yılı için 189 milyar 10 milyon lira olarak belirlendiğini bu yetersiz bütçenin, yeni dersliklerin inşası için, gereken öğretmen atamaları için, taşımalı eğitim utancını bitirmek için, okulları pandemiye uygun hale getirmek için, köy okullarını aktif hale getirmek için, ihtiyaç sahibi çocuklara tablet/bilgisayar ve internet temin etmek için hazırlanmadığını iddia eden Gökgün, “Merkez bütçeden aslan payı sayılabilecek bir oranı Diyanet için öngören hükümet, eğitimli gençlere değil, şükreden ve itiraz etmeyen bir topluma ihtiyaç duyduğunu bu bütçeyle bir kez daha göstermiştir” değerlendirmesinde bulundu.
“ÖĞRENCİLER EĞİTİMDEN KOPARTILDI”
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ülkede lise çağındaki gençlerin yüzde 50’ye yakınının eğitimde yer almadığını açıkladığını söyleyen Gökgün, “2012 yılında getirilen 4+4+4 sisteminin ardından açık lisede okuyan öğrenci sayısı 940 binden bir milyon 389 bin’e yükselmişti. Aynı dönemde lise öğrenci sayısındaki artış oranı yüzde 15,8 olurken açık öğretim lisesinde okuyanların artış oranı yüzde 32,4 olarak gerçekleşmişti. Bugün ise açık öğretim lisesinde 1 milyon 452 bin 331 öğrenci bulunmaktadır. Açıköğretim ortaokulunda kayıtlı 128 bin 433 öğrenci sayısını da dikkate aldığımızda, toplam 1 milyon 580 bin 764 öğrenci örgün eğitimden kopmuştur. Bu durum, eğitime erişimdeki ciddi problemleri göz önüne sermektedir” değerlendirmesinde bulundu.
MEB ELİYLE YASAL ÇOCUK İŞÇİLİK
Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğünün ilgili kurumlara gönderdiği karara göre, 2021-2022 döneminden itibaren ülke genelinde çok sayıda mesleki ve teknik Anadolu lisesi (MTAL) bünyesinde mesleki eğitim merkezi (MESEM) açılacağını, bu kararın ardından; İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından acele ve günlü olarak, Meslek Liselerine gönderilen yazı ile MESEM’lere öğrenci kaydı yapılması, okulların bulunduğu ilçe ve semtlerde öğretmenlerin, koordinatörlük görevlerini bırakarak esnafları gezmeleri ve bilgi toplamalarının istendiğini öne süren Gökgün, “Okul Müdürleri bunu kendilerine kutsal görev kabul ederek, örgün eğitimdeki tüm sınıflara MESEM’i cazip gösteren konuşmalarla, veliler okullara davet edilmişlerdir. MESEM’lerin yaygınlaşması ile örgün eğitim dışına itilmiş, yarınlarına yabancılaşmış, eğitimsiz, haklarını bilmeyen, kültürel açıdan eksik, kendine dayatılan hayatı kabullenen genç kitle oluşacağı, yoksul öğrenciler açısından zorunlu eğitimin 8 yıla ineceği, Türkiye’de “çırak” adı altında milyonlarca çocuğun ciddi bir emek sömürüsüne maruz kalacağı, 18 yaş altı çocukların çalıştırılmasının yasal hale geleceği, çocuklara 9-10-11. Sınıfta asgari ücretin 1/3’ ü, 12. sınıfta ise 1/2’si oranında ödenecek ücretlerin devlet bütçesinden karşılanacak olması da çocuk işçiliği patronlar açısından da cazip hale getirmekte ve böylece bir çocuk işçisi ordusu oluşturulmaktadır” dedi.
GÖKGÜN’DEN SAAT VURGUSU
Yaz saati-kış saati uygulamaları nedeniyle gündemdeki yerini koruyan okul giriş-çıkış saatleri sorununun giderek büyüdüğünü ve bir güvenlik zafiyeti oluşturduğunu anlatan Gökgün, “Giriş-çıkış saatleriyle ilgili yapısal sorunun başında ‘ikili eğitim’ gelmektedir. Ancak MEB ikili eğitimi sonlandırmak için de hiçbir adım atmamaktadır. Öte yandan 2012 yılında 4+4+4 değişikliğiyle birlikte örneğin ortaokulların günlük ders saatleri 6’dan 7’ye, ikili eğitim yapan bir okulda da günlük ders saati 14’e çıkartılmıştır. Buradaki asıl amaç seçmeli dersler adı altında belli bir inancın kodlanmasını sağlayan derslerin dayatılmasıdır” dedi.
“EĞİTİMDE ÖZELLEŞTİRME DEVAM EDİYOR”
Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2020-2021 eğitim öğretim yılı itibarıyla Türkiye’de 53 bin 620 resmi, 13 bin 501 özel okul bulunduğunu anlatan Gökgün, “2003’te özel okulların resmi okullara oranı yüzde 2 iken, bugün bu oran yüzde 19’a yükselmiştir. Rakamlar AKP’nin eğitimi kamusal bir hizmet olmaktan çıkarma amacını ortaya koymaktadır. Eğitimdeki özelleştirme bir taraftan eşitsizlikleri artırırken bir taraftan da eğitimdeki niteliği düşüren bir etki yaratıyor. Özel okulların oranı yüzde 19 iken, özel okullarda okuyan öğrencilerin oranı yüzde 8’dir. Bu da okul ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısında inanılmaz derecede bir eşitsizliği resmetmektedir. Yani okulların yüzde 81’inde öğrencilerin yüzde 92’si okumaktayken, geri kalanında yüzde 8’i okumaktadır. Özel okullarda eğitim gören öğrencilerin yararlandığı imkânlar çok daha fazlayken, bu okullarda gözlerden uzakta bir başka sömürü de yaşanmaktadır. Hem aileler parasız olması gereken anayasal bir haktan yararlanmak için ücret ödemek zorunda bırakılmakta hem de eğitim emekçileri ciddi bir sömürüye maruz bırakılmaktadır” diye konuştu.
“EĞİTİM ÇALIŞANLARI GELECEKTEN ÜMİTSİZ”
Eğitim-İş Şube Başkanı Serap Müjdeci Gökgün, açıklamasında öğretmenlerin bu eğitim döneminde de kadrolu, ücretli, sözleşmeli diye kademelendirilerek sömürülürken seçim öncesi AKP’nin defalarca vaad ettiği 3600 ek göstergenin de rafa kalktığını belirtti.
Gökgün, “Öğretmen alımlarında KPSS’de dereceye girmek dahi artık bir kriter olmaktan çıkmış ve mülakat denilen bu garabet sistem temel belirleyici unsur haline gelmiştir. Siyasi iktidar tarafından eğitimin paydaşlarına danışılmadan, öğretmenlerin haklarını ve taleplerini dikkate almadan Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı hazırlanmış ve apar topar Meclis’e sunulmuştur. Çünkü kanun teklifi, okuldaki çalışma barışını bozacak, öğretmenleri kendi arasında performans adı altında ayrıştıracak, öğretmenler odasını bölecek niteliktedir” sözleri ile açıklamasını sürdürdü.
“ÖĞRETMEN ÇÖZÜM ODAKLI YASA İSTİYOR”
Gökgün, açıklamasında Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in ‘Bakanlık olarak tüm öğretmenlerimiz ve idari personelimize okullarımızın yüz yüze eğitime devam etmesindeki kararlı duruşları, sorumlulukları paylaşmaları ve emekleri nedeniyle teşekkür etmek için başarı belgesi düzenleyerek ilettik’ sözleriyle öğretmenlere başarı belgesi verildiğini açıkladığını hatırlatarak, şöyle devam etti: “Bakan’a öğretmen ve yöneticilere ödül verirken aynı öğretmenler odasını paylaştığımız ücretli öğretmenlere ya da eğitim öğretim süreci için birlikte mücadele ettiğimiz diğer çalışanlara (memur, hizmetli…) neden ödül vermiyorsunuz? diye de sormak istiyoruz.
Eğitimde yaşanan yapısal sorunlar karşısında MEB’in somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığı, eğitimde yaşanan ticarileşme, özelleştirme ve dinselleştirme uygulamalarının hız kesmeden devam edeceği görülmüştür. Daha önce defalarca söylediğimiz gibi eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılmasının, çocukların nitelikli bir eğitime ulaşabilmesini sağlamak için bugüne kadar izlenen bilimsel olmayan eğitim politikalarını tamamen değiştirmekten geçmektedir. Yaşanan karanlık tablodan çıkışın tek yolu ise eğitimin eşit, parasız, bilimsel, laik ve kamusal niteliğinin arttırılmasıdır.” Cengiz GÜNER-Habercigazetesi.net