Eğitim İş Balıkesir Şubesi

GÖKGÜN EĞİTİMDEKİ SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ AÇIKLADI

Sendika Haberleri

GÖKGÜN EĞİTİMDEKİ SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ AÇIKLADI

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Balıkesir Şube Başkanı Serap Müjdeci Gökgün, HABERCİ’ye yaptığı açıklamada 2021-2022 eğitim öğretim yılının ilk yarıyılına ilişkin; “Eğitimde yaşanan yapısal sorunlar karşısında Milli Eğitim Bakanlığı’nın somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığı, eğitimde yaşanan ticarileşme ve özelleştirme uygulamalarının hız kesmeden devam edeceği görülmüştür” değerlendirmesini yaptı.

“PANDEMİ KONUSUNDA YETERLİ TEDBİR ALINMADI”

Gökgün, yüz yüze eğitimin okulları virüsün kuluçka alanı haline getirdiğini savundu. Eğitim alanında yıllardır yaşanan ve Covid-19 salgını birlikte daha da ağırlaşan sorunların damga vurduğu 2021-2022 eğitim ve öğretim döneminin ikinci  yarısının başladığını anımsatan Gökgün, “6 Eylül 2021’de yüz yüze ve tam zamanlı olarak başlatılan 2021-2022 eğitim öğretim yılı eğitimi geleceğe taşımak bir yana dursun, yıllarca geriye götüren uygulamalara sahne olmuştur. Pandemiye ilişkin neredeyse hiçbir tedbir almadan yüz yüze eğitime geçen MEB, okullarımızı virüsün kuluçka alanı haline getirdi” değerlendirmesinde bulundu.

“SINIF MEVCUTLARI ARTTI”

Okulları ‘Maske-mesafe-hijyen’ tabelalarıyla donatıp, okullarda maske dağıtmaktan, mesafeleri kalabalığa engel olacak şekilde ayarlamaktan, hijyen malzemeleri temin etmekten aciz bir yönetimin, eksiklikleri yine okul yöneticilerinin, öğretmenlerin ve velilerin sırtına yüklediğini anlatan Gökgün, “Sınıflar seyreltilmemiş, derslik başına düşen öğrenci sayısı pandemiye uygun hale getirilmemiştir. Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri dersliklerde 4 metrekareye bir öğrenci düşmesi gerektiği yönündeyken, birçok okulda sınıf mevcutları 40-50 öğrenciye çıkmıştır. Derslerin ülke genelinde 30 dakikaya düşürülmesi gerekmekteyken 40 dakikalık ders süresinde ısrar edilmiştir” dedi.

“ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLERİN YERİNE ÜCRETLİ ÖĞRETMEN ÇALIŞTIRILIYOR”

Pandemiden önce açıkladığı raporlarla öğretmen açığı bulunduğunu itiraf eden MEB’nın bu koşullara rağmen yeterli öğretmen ataması yapmadığını savunan Gökgün, “2020-2021 eğitim öğretim yılı sonunda 38 bin öğretmen emekli oldu. Milli Eğitim Bakanlığı önce 20 bin ardından 15 bin ek atamayla emekli Öğretmenlerin yerini bile dolduramadı. En az 140 bin atama yapması gereken Milli Eğitim Bakanlığı ataması gereken 140 bin öğretmenin yerine ücretli öğretmen çalıştırmaktadır. Siyasi iktidar aynı zihniyetle yardımcı personel, hizmetli ve memur ataması yapmayıp okullarımızı bu alanlarda hizmetlerden eksik bırakmıştır. Taşeron işçilerle, İŞKUR üzerinden sağlanan geçici çalışanlarla bu hizmetler sağlanamamaktadır. İŞKUR’un gerekli personeli geç sağlanması nedeniyle okullar hijyen koşulları sağlanmadan açılmıştır” diye konuştu.

“BÜTÇE YETERSİZ”

Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin salgın koşullarına rağmen 2022 yılı için 189 milyar 10 milyon lira olarak belirlendiğini bu yetersiz bütçenin, yeni dersliklerin inşası için, gereken öğretmen atamaları için, taşımalı eğitim utancını bitirmek için, okulları pandemiye uygun hale getirmek için, köy okullarını aktif hale getirmek için, ihtiyaç sahibi çocuklara tablet/bilgisayar ve internet temin etmek için hazırlanmadığını iddia eden Gökgün, “Merkez bütçeden aslan payı sayılabilecek bir oranı  Diyanet için öngören hükümet, eğitimli gençlere değil, şükreden ve itiraz etmeyen bir topluma ihtiyaç duyduğunu bu bütçeyle bir kez daha göstermiştir” değerlendirmesinde bulundu.

“ÖĞRENCİLER EĞİTİMDEN KOPARTILDI”

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ülkede lise çağındaki gençlerin yüzde 50’ye yakınının eğitimde yer almadığını açıkladığını söyleyen Gökgün, “2012 yılında getirilen 4+4+4 sisteminin ardından açık lisede okuyan öğrenci sayısı 940 binden bir milyon 389 bin’e yükselmişti. Aynı dönemde lise öğrenci sayısındaki artış oranı yüzde 15,8 olurken açık öğretim lisesinde okuyanların artış oranı yüzde 32,4 olarak gerçekleşmişti. Bugün ise açık öğretim lisesinde 1 milyon 452 bin 331 öğrenci bulunmaktadır. Açıköğretim ortaokulunda kayıtlı 128 bin 433 öğrenci sayısını da dikkate aldığımızda, toplam 1 milyon 580 bin 764 öğrenci örgün eğitimden kopmuştur. Bu durum, eğitime erişimdeki ciddi problemleri göz önüne sermektedir” değerlendirmesinde bulundu.

MEB ELİYLE YASAL ÇOCUK İŞÇİLİK

Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğünün ilgili kurumlara gönderdiği karara göre, 2021-2022 döneminden itibaren ülke genelinde çok sayıda mesleki ve teknik Anadolu lisesi (MTAL) bünyesinde mesleki eğitim merkezi (MESEM) açılacağını, bu kararın ardından; İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından acele ve günlü olarak, Meslek Liselerine gönderilen yazı ile MESEM’lere öğrenci kaydı yapılması, okulların bulunduğu ilçe ve semtlerde öğretmenlerin, koordinatörlük görevlerini bırakarak esnafları gezmeleri ve bilgi toplamalarının istendiğini öne süren Gökgün, “Okul Müdürleri bunu kendilerine kutsal görev kabul ederek, örgün eğitimdeki tüm sınıflara  MESEM’i cazip gösteren konuşmalarla, veliler okullara davet edilmişlerdir. MESEM’lerin yaygınlaşması ile örgün  eğitim dışına itilmiş, yarınlarına yabancılaşmış, eğitimsiz, haklarını bilmeyen, kültürel açıdan eksik, kendine dayatılan hayatı kabullenen genç kitle oluşacağı, yoksul öğrenciler açısından zorunlu eğitimin 8 yıla ineceği, Türkiye’de “çırak” adı altında milyonlarca çocuğun ciddi bir emek sömürüsüne maruz kalacağı, 18 yaş altı çocukların çalıştırılmasının yasal hale geleceği, çocuklara 9-10-11. Sınıfta asgari ücretin 1/3’ ü, 12. sınıfta ise 1/2’si oranında ödenecek ücretlerin devlet bütçesinden karşılanacak olması da çocuk işçiliği patronlar açısından da cazip hale getirmekte ve böylece bir çocuk işçisi ordusu oluşturulmaktadır” dedi.

GÖKGÜN’DEN SAAT VURGUSU

Yaz saati-kış saati uygulamaları nedeniyle gündemdeki yerini koruyan okul giriş-çıkış saatleri sorununun giderek büyüdüğünü ve bir güvenlik zafiyeti oluşturduğunu anlatan Gökgün, “Giriş-çıkış saatleriyle ilgili yapısal sorunun başında ‘ikili eğitim’ gelmektedir. Ancak MEB ikili eğitimi sonlandırmak için de hiçbir adım atmamaktadır. Öte yandan 2012 yılında 4+4+4 değişikliğiyle birlikte örneğin ortaokulların günlük ders saatleri 6’dan 7’ye, ikili eğitim yapan bir okulda da günlük ders saati 14’e çıkartılmıştır. Buradaki asıl amaç seçmeli dersler adı altında belli bir inancın kodlanmasını sağlayan derslerin dayatılmasıdır” dedi.

“EĞİTİMDE ÖZELLEŞTİRME DEVAM EDİYOR”

Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2020-2021 eğitim öğretim yılı itibarıyla Türkiye’de 53 bin 620 resmi, 13 bin 501 özel okul bulunduğunu anlatan Gökgün, “2003’te özel okulların resmi okullara oranı yüzde 2 iken, bugün bu oran yüzde 19’a yükselmiştir. Rakamlar AKP’nin eğitimi kamusal bir hizmet olmaktan çıkarma amacını ortaya koymaktadır. Eğitimdeki özelleştirme bir taraftan eşitsizlikleri artırırken bir taraftan da eğitimdeki niteliği düşüren bir etki yaratıyor. Özel okulların oranı yüzde 19 iken, özel okullarda okuyan öğrencilerin oranı yüzde 8’dir. Bu da okul ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısında inanılmaz derecede bir eşitsizliği resmetmektedir. Yani okulların yüzde 81’inde öğrencilerin yüzde 92’si okumaktayken, geri kalanında yüzde 8’i okumaktadır. Özel okullarda eğitim gören öğrencilerin yararlandığı imkânlar çok daha fazlayken, bu okullarda gözlerden uzakta bir başka sömürü de yaşanmaktadır. Hem aileler parasız olması gereken anayasal bir haktan yararlanmak için ücret ödemek zorunda bırakılmakta hem de eğitim emekçileri ciddi bir sömürüye maruz bırakılmaktadır” diye konuştu.

“EĞİTİM ÇALIŞANLARI GELECEKTEN ÜMİTSİZ”

Eğitim-İş Şube Başkanı Serap Müjdeci Gökgün, açıklamasında öğretmenlerin bu eğitim döneminde de kadrolu, ücretli, sözleşmeli diye kademelendirilerek sömürülürken seçim öncesi AKP’nin defalarca vaad ettiği 3600 ek göstergenin de rafa kalktığını belirtti.

Gökgün, “Öğretmen alımlarında KPSS’de dereceye girmek dahi artık bir kriter olmaktan çıkmış ve mülakat denilen bu garabet sistem temel belirleyici unsur haline gelmiştir. Siyasi iktidar tarafından eğitimin paydaşlarına danışılmadan, öğretmenlerin haklarını ve taleplerini dikkate almadan Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı hazırlanmış ve apar topar Meclis’e sunulmuştur. Çünkü kanun teklifi, okuldaki çalışma barışını bozacak, öğretmenleri kendi arasında performans adı altında ayrıştıracak, öğretmenler odasını bölecek niteliktedir” sözleri ile açıklamasını sürdürdü.

“ÖĞRETMEN ÇÖZÜM ODAKLI YASA İSTİYOR”

Gökgün, açıklamasında Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in ‘Bakanlık olarak tüm öğretmenlerimiz ve idari personelimize okullarımızın yüz yüze eğitime devam etmesindeki kararlı duruşları, sorumlulukları paylaşmaları ve emekleri nedeniyle teşekkür etmek  için başarı belgesi düzenleyerek ilettik’ sözleriyle öğretmenlere başarı belgesi verildiğini açıkladığını hatırlatarak, şöyle devam etti: “Bakan’a öğretmen ve yöneticilere ödül verirken aynı öğretmenler odasını paylaştığımız ücretli öğretmenlere ya da eğitim öğretim süreci için birlikte mücadele ettiğimiz diğer çalışanlara (memur, hizmetli…) neden ödül vermiyorsunuz? diye de sormak istiyoruz.

Eğitimde yaşanan yapısal sorunlar karşısında MEB’in somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığı, eğitimde yaşanan ticarileşme, özelleştirme ve dinselleştirme uygulamalarının hız kesmeden devam edeceği görülmüştür. Daha önce defalarca söylediğimiz gibi eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılmasının, çocukların nitelikli bir eğitime ulaşabilmesini sağlamak için bugüne kadar izlenen bilimsel olmayan eğitim politikalarını tamamen değiştirmekten geçmektedir. Yaşanan karanlık tablodan çıkışın tek yolu ise eğitimin eşit, parasız, bilimsel, laik ve kamusal niteliğinin arttırılmasıdır.” Cengiz GÜNER-Habercigazetesi.net

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

ÖĞRETMEN BİTERSE, GELECEK BİTER!

ÖĞRETMEN BİTERSE, GELECEK BİTER!

 

Bizler, Cumhuriyet aydınlanmasının ve onun önderi Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ve devrimlerinin yılmaz savunucusu eğitimcileriz. Bizler geleceğin mimarlarıyız. Bizler öğretmenleriz.

Ve ne acıdır ki bugün burada mesleğimizin itibarını, emeğimizin onurunu korumak için bulunuyoruz.

Çünkü 20 yıldır öğretmenliğe sistematik olarak itibar suikasti düzenleyenler, haklarını gasp edenler; bu kez hakaret niteliğindeki sözde meslek kanunuyla en büyük saldırıyı yapmaya girişmişlerdir.

Öğretmene danışılmaya bile lütfedilmeden, kuytu köşelerde yandaş sendikadan olur alınarak, Saray’dan inme biçimde hayatımıza sokulan Öğretmenlik Meslek Kanunu, bizlerin sorunlarını iyileştirmek bir yana dursun; omzumuzdaki yükleri ağırlaştıracak ve mesleğimizi itibarsızlaştıracaktır.

İktidar, torba yasalardan da aşina olduğumuz bir taktikle, bu meslek kanununda da en büyük felaketleri en parlak paketlerle sarmalama yöntemine gitmiştir. Öğretmene müjde olarak sunulan meslek kanununun aslında ne olduğunu sendikamız ilk günden beri en gür şekilde anlatmıştır:

  • Bu kanun hukuksuzdur. Çünkü öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğunun altını çizen ilgili yasalarla çelişmektedir. Hukuksuzdur çünkü her öğretmen uzmandır ve uzmanlık belgesi de diplomasıdır. Hukuksuzdur çünkü hayata geçerse eşit işe eşit ücret ilkesi okullarda tamamen tarihe karışacaktır. Hukuksuzdur çünkü, hukukun temel ilkeleri gereğince kazanılmış haklar geri alınamaz. Nasıl bir gecede mühendislere artık teknikersiniz denemiyorsa, öğretmenlere de artık uzman değilsiniz denemez!
  • Bu kanun adaletsizdir. Kanun zaten sözleşmeli, ücretli, kadrolu diye kategorize edilerek sömürülen öğretmenleri bu kez de uzman öğretmen, başöğretmen diye bölmeyi hedeflemektedir.
  • Bu kanun tehlikelidir çünkü tahribatı sadece öğretmenlere değil tüm eğitim sistemine yönelik olacaktır. Öğrenciler ve veliler dahi, hangi unvana sahip öğretmenlerin sınıfında eğitim gördüğüne göre ayrışacaktır. Buradan suni bir rekabet ve muhtemeldir ki tıpkı bağış adı altında toplanan kayıt paraları gibi, illegal bir ekonomi doğacaktır.
  • Bu kanun hadsizdir çünkü her şeyden önce bu ülkenin bir tane Başöğretmeni olduğu ve bizim muradımızın da O Başöğretmen’in unvanını paylaşmak değil O’nun mirasına sahip çıkmak olduğu gerçeğini hiçe saymaktadır. Hadsizdir çünkü daha eğitimci bile değilken Milli Eğitim Bakanı olmayı kabul etmiş, en yakın kadrolarına tahsili alakasız insanları atamış bir zatın, öğretmenin “yeterliliğine” dair ahkam kesmesi kabul edilemez. Kanunun dayattığı bu sınavların adında “yeterlilik” kelimesinin kullanılması bile öğretmene üsten bakışın bir göstergesidir. Bu kanun hadsizdir çünkü Başöğretmen Atatürk’ün gelecek nesilleri emanet edecek kadar güvendiği öğretmenlerin yeterlilik adı altında ezberlerini ölçmeye çalışmaktadır.

Oysa öğretmenlerin yeni unvanlara değil, insanlık onuruna yaraşır bir ücretle çalışmaya, liyakatsizce atanan yöneticilerin mobbinglerinden ve keyfi soruşturmalarından kurtulmaya, Anayasal bir hak olan güvenceli istihdama erişmeye, uydurulmuş kriterlere değil kıdeme göre ücret artışı almaya, öğrencilerini iktidarın sırtını sıvazladığı tarikatların elinden almaya ihtiyacı vardır. Öğretmenin eve boynu bükük, sınıfa düşünceli bir şekilde girmemeye ihtiyacı vardır.

Milli Eğitim Bakanı’nın itiraf ettiği üzere, yandaş sendikanın “sınavsız olmasın” diye akıl verdiği bu meslek kanununa karşı sendikamız ilk günden beri itirazı en güçlü örgütleyen adres olmuştur.

Tüm eğitim sendikalara çağrı yaptık, Meclis’te kanun görüşülürken “öğretmene parmak sallanmayacağını” en net biçimde anlattık, MEB’in telefonlarını, maillerini raporlarımızla kilitledik, defalarca basın açıklaması yaptık; şimdi bu kanun hala durmuyorsa bilinsin ki biz de durmuyoruz:

  • Bugün itibariyle Türkiye genelinde tüm şube ve temsilciliklerimize “Öğretmene saygı” yazılı pankartlarımızı astık. Pankartlarımız bu utanç tablosu ortadan kalkıncaya dek asılı kalacak.
  • 1 Eylül’de, sendikal olarak tarihi önderimiz olan Fakir Baykurt’un Burdur Yeşilova’daki köyünde, sendikamızın onun adına yaptırdığı rölyefin önünde, Genel Başkanımız, MYK üyelerimiz ve çevre illerdeki şube ve temsilciliklerinin katılımıyla düzenleyeceğimiz kitlesel basın açıklamamızla mücadelemize hız vereceğiz. Daha kanun ilk gündeme geldiği gün yaktığımız mücadele ateşini büyüteceğiz! Mücadele önderimiz Fakir Baykurt’un dediği gibi yalvarmayıp ders verecek, genel başkanımızın dediği gibi öğretmene parmak sallanmayacağını göstereceğiz!
  • 2 Eylül’de İzmir’de, 3 Eylül’de İstanbul’da, 5 Eylül’de Samsun’da, 7 Eylül’de Diyarbakır’da yine Genel Başkanımız ve MYK ile çevre illerdeki şube ve temsilciliklerimizin katılımıyla kitlesel eylemler düzenleyeceğiz.
  • 9 Eylül’de kitlesel olarak Anıtkabir’e yürüyecek, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’e saygı ziyaretinde bulunacağız. Cumhuriyet kavramlarının içini boşaltma gayretindekilere, bu ülkenin sadece bir tane Başöğretmeni olduğunu göstereceğiz!
  • Yine 9 Eylül’de Milli Eğitim Bakanlığı önünde kitlesel bir basın açıklaması yapacak, hakaret niteliğindeki bu meslek kanununu kabul etmeyeceğimizi yüzlerine haykıracağız!
  • Çalışma alanımız olan okulları da mücadelemizin bir parçası haline getireceğiz. 5-9 Eylül arasında tüm üyelerimiz okullara “mesleğimiz onurumuzdur” yazan kokartlarla gidecek ve yine aynı tarihler arasında düzenlenecek olan öğretmenler kurul toplantılarında meslek kanununa karşı bir metin okunup tutanaklara geçirilecek. 12-16 Eylül arasında ise öğretmenlerimiz okullarına “Her öğretmen uzmandır” yazan kokartlarla gidecek.

Bilinsin ki mesleğimize hakaret, emeğimize saldırı niteliğindeki bu meslek kanunu geri çekilmedikçe ya da biz eğitim emekçilerinin talepleri doğrultusunda yeniden düzenlenmedikçe, mücadelemizin yoğunluğunu artırmaktan da üretimden gelen gücümüzü kullanmaktan da geri durmayacağız!

Öğretmene saygı, öğretmenliğe itibar istiyoruz ve alacağız!

Unutulmasın ki bu, sadece öğretmenlik için verilen bir mücadele değildir. Öğretmenin itibarlı olmadığı bir eğitim sisteminin itibarı olamaz. O yüzden çocuğu için itibarlı bir eğitim, ülkesi için itibarlı bir eğitim sistemi isteyen tüm yurttaşları truva atını aratmayan bu meslek kanununa karşı verdiğimiz mücadelemize desteğe davet ediyoruz.

Hayatımıza sokulan bu garabet, öğretmenlik meslek kanunu değil öğretmenlik mesleğini bitirme kanunudur. Öğretmen biterse gelecek biter!

                                                                                                                                 

 

DEVAMI

İstiklal Marşı bağımsızlığımızın en önemli simgelerindendir

Eğitim-İş Sendikası Balıkesir Şube Başkanı Serap Müjdeci Gökgün, İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ulusal marş olarak kabul edilişinin 101. yıldönümünü kutladı.

Eğitim-İş Sendikası Balıkesir Şube Başkanı Serap Müjdeci Gökgün, yayınladığı mesajla İstiklal Marşı’nın kabulünün yıldönümünü kutladı.

Türk ulusunun, varlığına ve bölünmez bütünlüğüne yönelen tehditlere karşı tarih önünde büyük bir sınav verdiğini, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlattığı Kurtuluş Savaşı’nı başarıya ulaştırdığını belirten Gökgün, “Atatürk önderliğinde yazılan bu destan, tarihin akışını değiştirmiş, ulusumuz için tutsaklığın bir yazgı olamayacağını dünyaya göstermiştir. Kurtuluş Savaşı’yla tutsaklığa boyun eğmeyen bir ulus yaratılırken, şair Mehmet Akif Ersoy, bağımsızlık savaşını, yurttaşlarımız için gurur kaynağı olan dizeleriyle ölümsüzleştirmiştir.

Mehmet Akif Ersoy, bağımsızlığımızın en önemli simgelerinden biri olan İstiklal Marşı’yla, toplumumuzu bir arada tutan değerleri ve özellikleri en iyi şekilde dile getirmiştir. Kurtuluş Savaşı’nı yürüten, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, 12 Mart 1921 gününde İstiklal Marşı’nı ulusal marş kabul ederek, yeni ve bağımsız Türk Devleti’nin kuruluşu yolunda önemli bir adım atmıştır.

Bugün hepimize düşen görev, geçmişte gösterilen çabaların anlam ve öneminin bilincine vararak, atalarımızın emaneti olan yurt topraklarına sahip çıkmak, Cumhuriyetimizi tüm kazanımlarıyla sonsuza dek korumak ve yaşatmaktır. İstiklâl Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ulusal marş olarak kabul edilişinin 101. yıldönümünde, başta Büyük Önderimiz Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’nın tüm kahramanlarını ve değerli şair Mehmet Akif Ersoy’u saygıyla anıyoruz” dedi. 

DEVAMI

Başkanımız

baskan
Serap Müjdeci Gökgün
Şube Başkanı

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • YİNE 1 MAYIS… ALANLARDAYIZ…
  • LAİK EĞİTİM ve EMEĞE SAYGI YÜRÜYÜŞÜMÜZE POLİS MÜDAHALESİ
  • Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü
  • Afişler

Videolar

  • EMEĞİMİZE, ALIN TERİMİZE, MESLEK ONURUMUZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN 29 ARALIK’TA GREVDEYİZ!
  • 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
  • 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ FİLMİ